22 Ocak 2017 Pazar

Rağmen

Hayat devam ediyor. Her şeye ve herkese rağmen... Kendimize rağmen... 
 İyi anılar biriktirdiğini sanar insan, bir an hatırından gitmemesi için yalvar yakar dualar eder. İçini acıtması umurunda bile olmayacak derece ister bunları. Çocukluktan beri öğretilen dini öğretileri yok sayarak delicesine ister. İnsan olan ister de zaten. 
 Enine boyuna düşünmek bizim ne haddimize! Biz sadece elimizde kalan tek iyi şeyi kullanır enine boyuna severiz. Sevmek, insan fıtratının belki de en güzel objesi. Dünya denen bu güzelliğin merkezi. Sahi sevmekten daha güzel ne kaldı ki elimizde? O halde ekseni kaydıracak kadar çok sevmeli insan. Madem ki kötülükler terk etmeyecek bu evreni o halde boyut değiştirme vakti geldi. Mesela, doğanın dengesini bozacaksa illa birileri severek bozmalı. İlla ölecekse insanlar fazla sevgiden boğularak ölmeli. İnanıyoruz o halde seveceğiz demeli belki de ve dinden çıkacak kadar çok sevmeli. 
"Dünyayı güzellik kurtaracak 
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey. "
Zülfü Livaneli yanılmış olamaz, yanılmamalı.
Son söz vesselam. Hayat elbette elinde bir buket gülle bizleri beklemekte. Sadece alerjimiz var güllere. O halde gülleri de sevin. :)

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Tutamıyoruz zamanı

Tutamıyoruz zamanı. Zaten hiç tutamadık da. Kol saatimiz tıkır tıkır işlemeye devam ederken ya dünde esir kaldık ya yarının hayaliyle yanıp kavrulduk. Elimizde koca bir hiç kaldı. Zamanı tutamadık, tutamayız da zaten.
Anın kıymetini bilemezken sonsuzluk, ölümsüzlük arayışından da geri kalmadık. Elimizdeki bize el gibiydi zaten. Küçük bir çocukluk anısı gibi. Pek hatırlanmıyor nedense. Hatırladıkça şapşal bir ifade alan yüzümüz... O anı tutmak için çırpınan ellerimiz... Sanki biz yaşamamışız gibi el yerine konan hatıralar, hatıralarımız...
 Kum saati misali tüketiyoruz günlerimizi. Yan yatmadan, çamura batmadan yaşayabilsek tutabilir miyiz zamanı?

27 Haziran 2016 Pazartesi

Kendime mektup

 Sevgili kendim,
 Evet, yine ben. Ve sen, kürkçü dükkanım.
 Zulüm, artık her yerde. Yapılan tüm zulümler zahirde zalimin yanına kar kalmakta. Dünya başka bir gezegenin cehennemi olmakta ısrarcı. İnsanlar kendi içlerine bakması gerekirken kendi işlerine bakmaya devam etmekte. Vaad edilen kıyamete freni patlamış kamyon gibi yaklaşıyoruz. Sevgisizlik tohumları artık filizlendi. Yakında boy verir. Ne yazık! İçtiğimiz suyun bile tadı kalmadı. Asla olmam dediğimiz her şeyi itinayla olmaya devam etmekteyiz. İmkansız denilen dağları bir bir aşmaktayız. Bilim oldukça ilerledi. Artık Mars'a gitmek işten bile değil. Şuradan şuraya gidemeyen insanlık ışık yılı yol almaya meyilli. Gönülden gönüle köprü kuramayan bizler gezegenler arası köprü kurma derdine düştük.

Çıkımda güvensizlik, huzuru aramaya çıktım. Ahmet Hamdi'nin Huzur Sokağı'nı bulabilmek için binlerce kilometre yol katettim. Canım ülkemi karış karış gezdim. Maskeli balo gibiydi her yer. Sahte yüzler, sahte kalpler. Sevgisizlik öyle boy vermiş ki huzuru aramaya çıktığımız yollarda eşkiyalık yapmaya başlamışız. Kendi engellerimiz aslında kendimizmişiz. Geç fark ettim. İnsan kendine ne yakın. Ah insan... Kendine ne kadar da uzak.

 Son söz vesselam. Sevgisizlik tohumlarının ekilmesine izin verme. Filizlenmiş mi gördün, ne kadar acı çekersen çek içinden söküp at!

30 Mayıs 2016 Pazartesi

İftira kurbanı kafayı nasıl yer?

Birine iftira atmak ne kadar da kolay değil mi? Hele ki neredeyse tüm açıklarını bildiğiniz insana. Size göre yeterli bilgi varsa iftira atmak mübah öyle değil mi?  Bazı doğrular kime göre doğru? Çoğunluğa göre doğru olan şey aslında gerçek doğru mudur? İşin aslını astarını anlamadan yargısız infaz yapmak çok basit. Çünkü gözden çıkarmışsınızdır yere göğe sığdıramadığınızı. Ya da yere göğe sığdıramıyor taklidi yaptığınız! Çıkarlarınıza ters düşen bir şey yapmıştır belki. Belki de yıllardır bu anı beklediniz. Yemin ettiniz ara bozmak için. Tamam sizinle arası bozuktur, bozuk para gibi harcar atarsınız. Tercih sizin. Lakin tüm destekçilerini elinden alacağım diye bir tehdit de nedir? Bu kadar alçalmak... Ne bileyim hiç kimseye konduramadığım bir meziyet. İnsanlığa yakışmayan bir durum söz konusu.
 Peki ya diğerlerine ne demeli? Madem gerçekten bir sorun var, madem siz bu insana dostum, kardeşim dediniz neden biriniz de çıkıp biz sana kırgınız demediniz? Ya da neden ara bozucunun fitnesine kanıp kardeşliği bir anda sildiniz? Tabi çok olan güçlü olur diye düşündünüz değil mi? Ya da tek kişiye suç bindirmek kolay nasıl olsa altından kalkamaz bize delil bile sunsa biz ifritçiye inanırız dediniz. Ne diyeyim yazıklar olsun bana kendimi iyi tanıtamamışım sizlere. Ne diyeyim yazıklar olsun size kardeşim dediğiniz insanı yargısız infaz ettiğiniz için. Zerre kadar da hakkım varsa hiç birinize helal değildir. Siz de bana helal etmeyin.
 Peki ya bana ne demeli? Kafamda deli sorular. Kafamda mahkeme var. Her oturumda kendime idam kararı çıkardığım bir mahkemem var.  Tek kişi olmaktan çıktı beynim sanki içeride hazır bir ordu var. Her an patlamaya hazır bir kaos. Sürekli olarak yaşananları tekrarlayan bir sinema seansı. Yürüyen fakat hiç bir şey göremeyen biri...
 Son söz vesselam; at gibi giden it gibi döner.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Sevdam Türkiyem

Bu isim gökten inmedi. Yıl ha 1993 ha 2016... Piç aynı piç! Ha Elazığ-Bingöl karayolu ha Van Çaldıran. Acı aynı acı. Amaç aynı amaç. Gencecik fidanlar elden bir bir kayıp gidiyor. Canım ülkem güzellik uykusunda. Ateş düştüğü yeri yakıyor doğrudur lakin bu ateş başka bu ateş değil sanki volkan. Medya sessiz medya alışmış artık. İsimleri bile söylenmiyor artık aziz vatan uğruna bir bir toprağa düşen yiğitlerin. Parçası dahi bulunamayanlar da var içlerinde. Bir mezarı dahi olmayanlar. Sırf biz rahat uyuyalım diye ebediyete kavuşmayı göze almış yiğitler. Size minnettarım. Size duacıyım.
Diyeceğim o ki bu vatanı sevmeyen ite hilalin gölgesi haram olsun! Hele ki gencecik fidanlara kıyan piçler cehennem size vatan olsun!
#şehidinvaruyuma #tarihtekerrürediyor #uyan #güzelülkem #göğeselam

14 Eylül 2015 Pazartesi

Hissizleşmek

İnsanı insan yapan değerler vardır, bilir misin bunları? İnsanı insan yapan hisler vardır bir de hissizleştikçe yitirilen insanlık. Ummanlar gibi bir sine lazım bize, ummanlar kadar! Elbet gönlünü umman gibi açanların gönlünü gülistana çevirecek olan güzel insanlar vardır. Bir masumun eline diken batsa eli kopmuşcasına bir yürek sızısı lazım. İnsanca, kardeşçe yaşamak varken ekilen nifak tohumlarının meyvesine kananlar var bir de buna müsaade edenler.
Gencecik fidanların orman yangınlarına kurban gittiğine şahit oluyor üzülüyoruz , ozon tabakasına zarar verenler olarak. Bu dünya hepimize yetecek kadar büyükken biz illa tecavüz etmeliyiz başkalarının haklarına. O fidanın katili sensin! Benim! Bizleriz! Ellerimiz temiz değil, ne kadar yıkarsak yıkayalım bu kan çıkmayacak, katiliz!  Nerede bir şehit haberi duysam asla ve kat'a üzülmüyorum artık, hissizleştim. Artık ben sadece elime bulaşan kanlarla meşgulüm! Teröre lanet yağdırmak yerine herkes elindeki kanları temizlesin! Eline silah versen "ay bu da ne diyecek hanım evlatları, TÜRK bayrağı göstersen ay ben bunu bir yerde gördüm ama nerden çıkaramadım diyebilecek amerikan rüyasına dalmış nesil!". Klavyeyle olmuyor efelik.
İnsan demeye şahit gerekecek bir zümre vardır, bilir misin onları? Evet, evet çok haklısın; zalimler! Zalimler zalimlere yakışır şekilde zulme devam etmekte. Onlar için hüküm bellidir. Zalimler için yaşasın cehennem!
Bir de günahkar çalgıcılar vardır, bilir misin? Öyle bir yetenekleri vardır ki müzikleriyle insanın kulağını ya sağır ederler ya da sadece kendi çaldıkları müziği duymalarına müsaade ederler. Sahi ne farkı var ki? Bu günahkar çalgıcılar kim ola ki? Evet, evet yine haklısın dostum; medya! Özgür basın diye diye tepeleme bilgilerle beynimizi yıkayan zalimler zümresi. İnsanların hisleriyle oynayan aşağılık yaratıklar! Yalan yanlış bilgilerle insanlığı galeyana getirip huzursuzluk yaratan adiler.
Ve son olarak hissizleşenler... Tüm acı olaylar içlerine kor salıp sadece seyirci kala kala hislerinden olanlar. Yani ben, sen, bizler! Hissizleştim dostum hissizleştim. İnsan olmak kolay sev sevil dediler. Aç sineni ummanlar gibi gülistan olur dediler, ancak biz bağrımızda yetişen güllere de gülistan vaad edip çöller sunduk. Bu vatanın körpe yavrularını, anaların kınalı kuzularını bile bile ölüme gönderdik. İnsan olmaya çalışırken insanlıktan çıktık. Hislerimizi kaybettik. Bir tek şey kaldı geriye. Ellerine bak! Sen de göreceksin.  

23 Ağustos 2015 Pazar

Son söz

Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, yaşamak isteyip hiç yaşanmayacak olanlara, yaşanması mümkünken onu yaşanmaz kılanlara, yaşanacak olup henüz yaşanmamış olanlara... Hepinizden tiksindim lan hepinizin topuna... Diye saymak vardı. Ama ne öğretildi bayansım edepli ol. Edep sadece bize özgü değil anlayın bunu man kafalılar. Bayansın onu yapamazsın, bayansın herkesin ortasında sevincini gösteremezsin. Bayansın kendi aklın sana yetmez bayansın ....diye uzaaar gider bu liste.
Son söz vesselam! Yaşanması mümkünken yaşanmaz kıldığınız her şeyin hesabını vermeniz dileğiyle! Ben artık yoruldum. Tüm yaşamak istediklerime bile koca bir siktir çekip tenhaya çekiliyorum, rahatsız etmeyiniz!